18 Ağustos 2015 Salı

BAZEN





Anlatmak istediklerin içinde bir ipe dizilir bazen. Sesin içine kaçar. Her ağzını açışında bir kelime dizilir boğazına boncuk gibi. Dizildikçe dizilir, hani burama kadar geldi artık cinsinden. Büyümeden yaşlanırsın sanki. Oysa ne çabuk bitti şu çocukluk dönemi, değil mi? Elma şekerinin tadına varmadan, saklambaçta saklanan, körebede kaçan taraf olmadan yarım kalanlar tamamlanmadan bitti. Nasıl ki hissettin ilk acıyı ve çıkardın pembe gözlükleri işte o zaman gördün düşüncelerde yorumsuz kalan hayatı. Öğrendin. Öğrendikçe kırıldın, kırıldıkça büyüdün, büyüdükçe yalnızlaştın, belki de. Ve farkına vardın: “Bilmediklerin cahil değil mutlu kılıyormuş seni.” Bazen anlatmak istersin ama bilirsin anlamayacaklar seni. Sonra senden önce anlatanlara bakarsın kitaplarda. Okuduğun cümlelerde kendini bulursun altını çizersin bol bol. Altını çizdiklerin senin yaralarındır oysa. Ne içindeki konuşan sesi susturabilirsin ne anlatabilirsin. Öyle olur işte bazen. Ve bazen tamamlayamazsın hikâyeni… Sezen söyler, bazen... 



BAZEN DAHA FAZLADIR HER ŞEY...